NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
سَالِمٌ
يَعْنِي
ابْنَ نُوحٍ
عَنْ عُمَرَ
بْنِ جَابِرٍ
الْحَنَفِيِّ
عَنْ وَعْلَةَ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ وَثَّابٍ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ عَلِيٍّ
يَعْنِي
ابْنَ
شَيْبَانَ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ بَاتَ
عَلَى ظَهْرِ
بَيْتٍ لَيْسَ
لَهُ حِجَارٌ
فَقَدْ
بَرِئَتْ
مِنْهُ الذِّمَّةُ
(Abdurrahman ibn
Seyhan'ın) babasından rivayet edildiğine göre Rasülullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Kim etrafı çevrili
olmayan (açık olan) bir dam üzerinde uyur (da düşüp ölür)se (Allah'ın o'na
yapılacak haksızlıklardan dolayı ilgilileri dünyada sorumlu tutacağına dair
vermiş olduğu) ahidden kendini uzaklaştırmiş olur.”
İzah:
Zimmet: Lügatta hıfz ve
himayesi icab eden ahd, eman teahhud manalarına gelir ki, yerine getirilmemesi
kötülenmeyi gerektirir. Fakihler bu kelimeyle insanın bu ahdleşme neticesinde
doğan sorumluluğu yüklendiği yeri, yani insanın kendisini kasdederler.
Kadı İmam Ebu Zeyd'in
açıklamasına göre, şeriat lisanında zimmet, bir vasıftır ki insanın onunla
lehine ve aleyhine olan hak ve vazifelere ehil olur. Yüce Allah insanı emaneti
yüklenmeye bir mahal olarak yaratjnca bunun karşılığında ona akzl ve beden
nimeti verdi de onu bir takım hak ve vazifeleri yüklenmeye ehil hale getirdi ve
bu sayede mal, can, ırz namus dokunulmazlığına sahib oldu.
Bu ahidleşme A'raf
suresinde açıklandığı üzere ezelde Allah ile kullar arasında geçen: "Ben
sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğu vakit "Evet Rabbimizsûı.
Şahid olduk"[A'raf 172] icab ve kabulü ile olmuştur. Kısaca zimmet hak ve
vazife ehliyetidir.
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte geçen zimmet kelimesiyle kasd edilen Kak ehliyetidir.
Binaenaleyh böyle etrafı çevrili olmadığı için üzerinde yatan bir kimsenin
herhangi bir hareket neticesinde yuvarlanıp düşmesine müsait bir dam üzerinde
yatan kimse, kendi kendini helake arz etmiş olacağından onun kanı heder
olmuştur. Onun ölümünden kimse sorumlu tutulmaz.